Takvimler 6 Ocak 2015’i gösteriyordu. İstanbul Emniyeti’ne bağlı Turizm Şube Müdürlüğü’nün hizmet binası olarak kullandığı Sultanahmet’teki tarihi konağın önündeki kulübeye çarşaflı bir kadın yaklaştı.
Nöbet tutan polise İngilizce olarak cüzdanını kaybettiğini söyledi. Kulübeye girdi ve üzerindeki 3 bombadan birini patlattı. Saldırgan kadın ve görevli polis memuru hayatını kaybetti. İki polis memuru da yaralandı.
Emniyet Teşkilatı ayağa kalktı. Her yerde gözaltılar yapılmaya başlandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Rus vatandaşı Az. A.’nın da saldırıyla ilgisinin olabileceği değerlendirildi.
Evine bir ekip gönderildi. Az.A. evinde değildi. telefonla arandı. Az.A. kısa bir süre sonra eve geldi. Geceyarısı 9 Ocak günü 00.40’ta gözaltına alındı.
Parası dışında, üzerinde çıkan eşyalara el konuldu. Evinde arama yapıldı. Bazı dijital materyallere el koyuldu.
Az. A. Tererle Mücadele Şube’ye götürüldü. Herhangi bir terör örgütüyle ve saldırıyla bir ilgisinin olmadığını savundu. Olayla ilgili olabileceği değerlendirilen kişilerin resimleri gösterildi. Birinin Rusya’da komşusu olduğunu söyledi.
SALDIRGANLA TELEFONLA NE KONUŞTUN?
Saldırıyı gerçekleştiren kadın terörist ile telefonla irtibat kurmasına ilişkin açıklaması soruldu. Ancak iddia edilen telefon hattını hatırlamadığını, saldırıyı gerçekleştiren teröristi de tanımadığını belirtti.
Az. A.’nın 10 Ocak günü soruşturma kapsamında serbest bırakılmasına karar verildi ancak sınır dışı edilmek üzere geri gönderme merkezine teslim edildi.
Bu noktada şaşırtıcı bir gelişme yaşandı. Başsavcılığın 29 Ocak’ta açıkladığı kovuşturmaya gerek olmayanlar listesinde Az. A.’nın adı yoktu. Ancak iddianamade de adı geçmiyordu. Bu çelişki anlaşılamadı.
23 BİN TL TAZMİNAT İSTEDİ
Az. A., 30 Ocak günü haksız arama, elkoyma ve gözaltı nedeniyle Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tazminat davası açtı. Kovuşturmaya gerek yok listesinde adının olmadığını ancak hakkında iddianame de düzenlenmediğini belirterek, üstünün ve evinin aranması, kişisel eşyalarına el konulması ve 3 gün gözaltında tutulması nedeniyle manevi zarara uğradığını belirterek 3 bin TL maddi ve 20 bin TL manevi tazminat isteminde bulundu. Ancak talebi reddedildi. İstinaftan da sonuç alamayınca Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Anayasa Mahkemesi yaptığı incelemede şu değerlendirmeyi yaptı:
Yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde Az.A.’nın uyuşmazlığın çözümü için esaslı nitelikteki iddia ve itirazlarının derece mahkemelerince konuyla ilgili makul ve yeterli bir gerekçe ile karşılanmadığı anlışmaktadır.
Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat telebinin reddine karar verilmesi gerekir.
HÜKÜM
Anayasa Mahkemesi değerlendirme sonunda şu hükme vardı:
Adli yardım talebinin KABULÜNE, Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE, Kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılması amacıyla yerel mahkemeye GÖNDERİLMESİNE