İnternette sıklıkla aranan “titreme sendromu” veya “titreme hastalığı” ifadesi Parkinson ile doğrudan ilgili değil. Bu terimler, hareket yavaşlığı, kas sertliği, kollarda veya bacaklarda istirahat halindeki titremeleri içeren genel bir kategoridir. Bununla birlikte, titreme çeşitli hastalıkların bir belirtisi olabilir; sadece Parkinson hastalığı değil, aynı zamanda örneğin multisistem atrofisi veya Wilson hastalığı da titremelere neden olabilir. Parkinson hastalığı, görülme oranı açısından Alzheimer hastalığından sonra ikinci sırada yer alan ilerleyici bir nörodejeneratif hastalıktır. Parkinson hastalığının araştırılmasına yönelik çok sayıda çalışmaya rağmen, bu hastalığın gelişim nedenleri ve mekanizmaları tamamen anlaşılamamıştır. Bu hastalığın dopamin üreten nöronların kademeli ölümü nedeniyle geliştiği bilinmektedir. Çoğu zaman, Parkinson hastalığının belirtileri 50 yaşın üzerindeki kişilerde görülür ve yaş ilerledikçe hastalığa yakalanma riski artar. Hastaların yüzde 5-10’unda bu hastalığın belirtileri 30-40 yaşlarında ve hatta daha erken yaşlarda da ortaya çıkabilir. Parkinson hastalığı erkeklerde kadınlardan çok daha yaygındır ve bu, kadın cinsiyet hormonlarının dopamin üreten nöronlar üzerindeki belirli bir koruyucu etkisiyle ilgilidir. Parkinson hastalığının ilk belirgin belirtileri, fiziksel aktivitenin yavaşlamasıdır. Düzgünlük ve gerekli hareket hızı büyük ölçüde dopamin tarafından kontrol edilir. Hastalıkla birlikte beyin hücreleri, substantia nigra adı verilen bir alanda ölmeye başlar. Bu dopamin içeriğinde bir azalmaya yol açar. Parkinson hastalığının görünür belirtileri, orta beyinde bulunan ekstrapiramidal sistemin bir parçası olan substantia nigra hücrelerinin yaklaşık yüzde 60-80’i öldüğünde ortaya çıkar. Kalp aktivitesinin, kas tonusunun, motor ve solunum fonksiyonlarının düzenlenmesinde önemli rol oynar. Bazı erken belirtiler motor bozukluktan birkaç yıl önce gelişebilir. Bu nedenle, Parkinson hastalığının ilk belirtilerinden biri hipo veya anosmi (azalmış veya yok olmuş koku alma duyusu), kronik kabızlık ve ayrıca rüyalar sırasında insan motor aktivitesi (hızlı göz hareketleriyle uyku sırasında davranış bozukluğu) olabilir. Yıllar sonra, vücudun bir tarafında kol ve bacakta hareket yavaşlığı ve kas sertliği (sertlik) hissi ortaya çıkar ve buna el yazısında bir değişiklik eşlik eder (küçük olur, harfler sıkıştırılmış gibi görünür), yürürken kolun sallanmasında azalma, yavaş ve kıvranan bir yürüyüş bu duruma eşlik eder. Ek olarak, ses daha boğuk hale gelebilir ve yüz ifadeleri daha az etkileyici olur ve yüz maskeye benzer bir görünüm alır. Parkinson hastalığı olan birçok kişi vücudunun bir tarafında kollarda ve bacaklarda en çok dinlenme sırasında belirgin olan titreme geliştirir. Daha sonra benzer belirtiler vücudun karşı tarafına yayılır. Hastalık ilerledikçe, duruş bozulur ve ayrıca dengeyi uygun şekilde kontrol etme yeteneği azalır. Tedaviye zamanında başlanmazsa, hastalığın belirtileri günlük aktiviteleri önemli ölçüde bozacaktır. Seboreik dermatit (ciltte beyaz ve sarı pullar), uyku bozuklukları, depresyon, anksiyete, halüsinasyonlar, hafıza sorunları, görsel algı güçlükleri de hastalığın ilerleyen aşamalarında ortaya çıkabilir. Tedavide bazı durumlarda, ilaç ve egzersize ek olarak cerahi operasyon gerekebilir. Parkinson hastalığı üzerine birçok çalışma yapılmış ve yapılmaya devam ediyor. Uzmanlar, sadece belirtilerin şiddetini azaltmak için çalışmıyor, aynı zamanda bozuklukların ilerleme hızını da yavaşlatacak yöntemler geliştiriyorlar. Bununla birlikte, Parkinson hastalığının gelişiminin kesin nedenleri hala belirsiz. Dopaminin üretildiği nöronların ölümünün, içlerinde alfa-sinüklein adı verilen bozuk bir yapıya sahip özel bir proteinin birikmesiyle ilişkili olduğu bilinmektedir. Parkinson hastalığına yatkınlık hem genetik hem de dış faktörlere bağlıdır. Çalışmalara göre, gelişme riskinde artışa yol açan kriterler vardır: Cinsiyet: Erkekler Parkinson hastalığını kadınlardan 1,5 kat daha sık yaşamaktadır. Yaş: Ana hasta grubu 50 yaş üstü kişilerdir. Genetik: Ailesinde Parkinson hastalığı öyküsü olan kişilerde hastalığı geliştirme riski daha yüksektir. Toksinler: Zararlı maddelere (pestisitler gibi) maruz kalmak hastalık riskini artırabilir. Kafa travması: Parkinson hastaları arasında genellikle kafa travmaları geçirenler vardır. Dopamin üreten ve hareketi kontrol eden beyin hücrelerinin sayısı giderek azalır. Bununla birlikte Parkinson hastalığının belirtileri de ilerler. Parkinson hastalığı olan kişilerin aynı sorunları aynı şiddette yaşamaları gerekli değildir. Ancak Parkinson hastalığının gelişiminde tipik aşamalar vardır. Birinci Aşama Günlük aktivitelere müdahale etmeyen hafif belirtiler ortaya çıkar. Örneğin vücudun bir tarafında yavaşlık ve hafif titremeler, duruş ve yüz ifadelerindeki değişiklikler. İkinci Aşama belirtiler ilerler; titreme, vücudun her iki tarafında kas sertliği ortaya çıkar. Duruşta olduğu kadar yürümede de bariz sorunlar görülür. Üçüncü Aşama Bu, denge kaybının geliştiği, hareketlerin önemli ölçüde yavaşladığı ve uzuvları kontrol etmenin daha zor hale geldiği orta aşamadır. Kişinin giyinmek, yemek yemek ve banyo yapmak basit günlük işleri yerine getirmesi zorlaşır. Bu aşamada doktorların, akrabaların ve profesyonel bakıcıların gözetimi altında olması daha iyidir. Dördüncü Aşama Belirtiler kötüleşir, hasta yardımsız ayakta duramaz. Genellikle hareket için yürüteçler gereklidir ve diğer insanların günlük yardımı gereklidir. Beşinci Aşama En zayıflatıcı aşamadır. Vücuttaki sertlik, hareket etme ve kendine bakma konusunda tamamen yetersizliğe yol açabilir. Kişi tekerlekli sandalyeye ihtiyaç duyar veya yatalak olur. 24 saat sağlık personeli gereklidir. Beşinci aşamadaki bir hasta sanrılar ve halüsinasyonlar gibi zihinsel komplikasyonlar yaşayabilir. Parkinson hastalığını tespit etmek için özel bir test yoktur. Tanı, şikayet ve belirtilerin analizi dikkate alınarak tıbbi öykü, fizik ve nörolojik muayene temelinde yapılır. Bilgisayarlı tomografi veya MR (manyetik rezonans) görüntüleme gibi beyin görüntüleme teknikleri kullanılır. Bazı ülkelerde, beyin hücrelerinde dopamin taşıyıcısının kalıcılığını değerlendirmek için bir test de yapılmaktadır. Bu da uzmanların zor vakalarda Parkinson hastalığı tanısını doğrulamasına yardımcı olur. Tedavi yaşam tarzı değişiklikleri, ilaç tedavisi ve egzersize dayalıdır. Hastanın yeterli dinlenmeye, fiziksel aktiviteye ve dengeli beslenmeye ihtiyacı vardır. Uykunun normalleşmesi önemli bir rol oynar. Kronik uyku yoksunluğu, vücudun bozulmasına ve nörodejeneratif hastalıkların gelişimini de etkileyebilen bir stres hormonu olan kortizol üretiminin artmasına neden olur. Çoğu durumda, konuşmayı iyileştirmek için bir konuşma terapisti ile çalışmak ve çeşitli fiziksel ve psikolojik belirtileri kontrol etmeye yardımcı olacak ilaçlar gerekir. İlaçlar dopamin eksikliğini telafi eder veya beyindeki etkisini taklit eder. Antikolinerjik ilaçlar bazen titremeleri hafifletmeye yardımcı olmak için kullanılır. Çoğu, harekette kısa süreli rahatlama sağlar. İlaçlar, potansiyel yan etkileri olduğundan yalnızca tedavi sürecini yöneten bir uzman tarafından reçete edilebilir. İlaçlar ve yaşam tarzı değişiklikleri tek başına hastalığın belirtilerini kontrol etmek için yeterli olmadığında cerrahi operasyonlar düşünülür. Bu tür operasyonlar, örneğin, derin beyin yapılarının kronik elektriksel uyarımı için elektrotların implantasyonunu veya sürekli uygulama için bir ilaçla bir pompanın kurulumunu içerir. Tedaviye mümkün olan en kısa sürede başlanması gerekir. Parkinson hastalığı, hareketlerin kontrolünün bozulması nedeniyle komplikasyonlarla doludur. Hareketsiz hastaların akciğerlerinde ve bacaklarında kan pıhtıları oluşabilir, düşme nedeniyle ölümcül yaralanmalar yaşanabilir. Destekleyici tedavi, rahatsız edici belirtilerin azaltılmasına yardımcı olabilir ve yaşam kalitesini önemli ölçüde iyileştirebilir. Hastalığın nedenleri hakkında bilgi eksikliği nedeniyle, hastalığı önlemenin yollarını belirlemek zordur. Araştırma verilerine göre, Parkinson hastalığının gelişimi beslenme ve fiziksel aktivite dahil yaşam tarzından etkilenir. Araştırmacılar, antioksidanların ve aerobik egzersizin önlemede önemli bir rol oynadığını öne sürüyor. Ek olarak, kahve ve yeşil çay içenlerin Parkinson hastalığına yakalanma risklerinin daha düşük olduğu biliniyor. Bunun dışında genetik yatkınlık, bir kişinin mutlaka hastalanacağı anlamına gelmez, ancak riskleri artırır. Hastalıklarla büyük ölçüde etkileşimi olan ileri yaştaki insanlar koronavirüs komplikasyonlara karşı daha duyarlı oldukları için, Parkinson da dahil olmak üzere çeşitli hastalıklardan daha çok etkilenebilirler. Koronavirüs, Parkinson hastalığının zaten zor olan seyrini ağırlaştırabilir. Ayrıca huzurevleri gibi kalabalık yerlerde virüsler daha hızlı yayılır. İleri yaştaki insanlar kalabalıktan uzak durmalı, hijyen kurallarına uymalı, odaları temiz ve havalandırılmış olmalıdır.