SÖZCÜ yazarı Uğur Dündar’ın sunduğu Demokrasi Arenası programının konukları CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın ve SÖZCÜ yazarı ekonomist Murat Muratoğlu oldu.
UĞUR DÜNDAR’DAN HELALLEŞME ELEŞTİRİSİ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ çıkışıyla ilgili eleştiriler olduğunu belirten Uğur Dündar, şunları söyledi:
* Ben de eleştirenler arasındayım. Ekonomi cayır cayır yanıyor. Dövizin sıçraması ve Türk Lirasının değer kaybetmesi, halkın giderek sefalete sürüklenmesi, hayat pahalılığı, peş peşe gelen zamlar…
* Böyle bir tablo varken helalleşme konusunu gündeme getirerek Millet İttifakı’nı ya da CHP’yi içinden çıkılamaz labirentlere sürükleyebileceği, bir nevi reddi miras noktasına kadar getirebileceği bir helalleşme kavramının neden ortaya atıldığı soru işareti. İnsanlar ‘nereden çıktı bu helalleşme’ diyorlar.
* AKP’nin yolsuzluk dosyaları neredeyse Meydan Larousse gibi cilt cilt olmuşken, ekonomi bu durumdayken, halka bunu anlatmak varken böyle bir girişimin yanlış olduğunu, hatta daha ileriye giderek bunun bir ihanet olduğunu bile söyleyenler çıktı.
* Ben de şu kanıdayım; bir toplumda insanları birbirine bağlayan helalleşme, kucaklaşma, bağışlama gibi soyut kavramlar değil, demokratik hoşgörü kültürü ve adalettir.
ALTAY: CHP ELEŞTİRİLERE AÇIK BİR PARTİDİR
Engin Altay ise “CHP eleştirilere çok açık bir partidir. Fikir ayrılıklarından ben memnun oldum. Siyaset böyle bir şey” diyerek, Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ açıklamalarıyla ilgili şöyle konuştu:
* Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını demokrasiyle taçlandıracağız derken, keşke bunu demek zorunda kalmasak. Yüz yıl geçmiş, cumhuriyet demokrasiyle hâlâ nişanlı, nikahı yapamamışız. Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırabilmemiz için eleştiriye açık olmamız lazım.
* Onun ötesinde neden her şeyin en iyisini hak eden aziz milletimiz, neden hâlâ Finlandiya’da, İsveç’te, Amerika’da olduğu gibi temel hak ve özgürlükler konusunda bu kadar geride bunu muhakeme etmemiz lazım. ‘Helalleşme’ çağrısını doğru buluyorum ama zamanlamasıyla ilgili eleştirinize belki katılmak mümkün.
* Ama şundan eminim; Erdoğan ekonomik günahlarını örtmek için neden helalleşmeye dört elle sarıldı? Merak ediyorum… Erdoğan’ın el ovuşturması lazımken bu işe çok atladı. Kendince bu işi farklı bir noktaya çekti ve aslında anlamadığını gösterdi.
* Biz kendimizi iktidar yapmak istesek, AKP’ye kayıt olur ve iktidar oluruz. İktidar olmak insanlar için kolay. Hakkı, hukuku ve adaleti iktidar yapmak istiyoruz. Bunun bir tane yolu var: Demokrasi.
“DEMOKRASİDEN YOKSUN OLMAMIZIN SEBEBİ 27 MAYIS’TAN BAŞLAYAN DARBELER SÜRECİ”
“Cumhuriyetimiz neden demokrasiden yoksun?” sorusunu soran Altay, bunun bazı sebeplerini şu ifadelerle açıkladı:
* Birinci sebebi şudur; 27 Mayıs’tan başlayan darbeler sürecidir. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan, 15 Temmuz…
“CHP DEĞİL DEVLET HELALLEŞECEK”
* Herkes CHP bakımından helalleşileceğini zannetti. Böyle bir şey söylemedi sayın Genel Başkan. Tam tersine ‘Ben devleti yöneteceğim, bunu görüyorum ancak bu bana yetmez’ diyerek devletin helalleşeceğini (söyledi). Diyarbakır cezaevinde işkenceyi CHP mi yaptı da helalleşeceğiz, Sivas’ta aydınlarımızı CHP mi yaktı da helalleşeceğiz?
* Bugün Türkiye ekonomisi bu haldeyse sebebi 27 Mayıs’ta başlayan darbeler sürecidir. Demokrasimizin oturmamasına, yerleşmemesine sebep darbelerdir.
“HELALLEŞEMEDİĞİMİZ İÇİN YÜZ YILDA DEMOKRASİYE ERİŞEMEDİK”
* Darbelerin hepsi kendine bir zemin aradı. Bu bazen Alevi-Sünni ayrışmasıyla, bazen muhafazakar-liberal ayrışmasıyla oldu.
* İnsanların inançları, yaşam tarzları üzerinden, etnik aidiyetleri kaşındı, Erdoğan’ın da şimdi çok yaptığı gibi provokasyon, kutuplaştırma, kışkırtma politikalarıyla yüzleşip helalleşemediğimiz için de yüz yılda demokrasiye erişemedik.
“BAŞ AÇMAKLA DİN ELDEN GİTMEZ, BAŞ KAPATMAKLA LAİKLİK ELDEN GİTMEZ”
* 28 Şubat’çıların açtığı yaralar var. İkna odalarının açtığı yaralar var. Şunu anlamadık; baş açmakla din elden gitmez, baş kapatmakla laiklik elden gitmez. Bunu anlamadık ve anlatamadık.
* Roboski bir cinayettir. Diyarbakır cezaevindeki işkenceler…Ben de 12 Eylül’de Sinop’ta işkenceler gördüm. İşin vahametini anlayın diye söylüyorum; benim gördüğüm bana ödüldür Diyarbakır’dakilerin yanında…
* 6-7 Eylül olaylarıyla Türkiye hâlâ yüzleşemedi…Türkiye’de gayrimüslümlerin yaşadığı o psikoloji… Olabilir mi böyle bir şey?
* Göç eden beyinler… Pırıl pırıl kardeşlerimiz Türkiye’yaşamak istemiyor.
* Soma’dan aklımızda yerde tekmelenen madenci yakını kaldı. Devletin tazminat vermesi yetmez. Devlet çıkacak, bunları tane tane sıralayacak ve özür dileyecek. Barışmak için gerekirse yeni teşvikler verecek.
“DİYARBAKIR ANNELERİNİ DE CUMARTESİ ANNELERİNİ DE SAYIYORUM”
* 12 Eylül’de tek sorumlu Evren midir?… Ben 12 Eylül mağduruyum. Mesela Ahmet Kaya. Diyarbakır anneleri, cumartesi anneleri… İkisini de sayıyorum.
* Sayın Genel Başkanımızın söylediği saray beni kesmez, ben geliyorum, devleti ben yöneteceğim, sarayda oturmak bana yetmez, gelecek kuşakları Türkiye’yi barıştırmış, et tırnak yapmış, büyük Atatürk’ün dediği gibi gerçekten içselleştirerek ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ diyebileceğimiz bir Türkiye’nin helalleşmesidir.
* Başbakan asmak ne demek kardeşim? Deniz Gezmiş’i asmak ne demek?
* Devletin itiraf etmesi lazım. Helalleşme odur. Özür dilemesi lazım.
“MADIMAK’TA YANAN CANLARIMIZ İÇİN DEVLET ÖZÜR DİLEMELİ”
* Sivas’ta Madımak’ta yanan canlarımız için bir devlet yetkilisi ‘Bu bir kusurdur, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak özür diliyoruz’ dediği zaman hesaplaşırsın. Yaklaşımımız budur helalleşmeyle ilgili.
Engin Altay, sözlerini şöyle tamamladı:
* Bu helalleşme olmadığı sürece, bunu yapamadığımız sürece Türkiye’nin ne ekonomisi düzelir ne de toplumsal barışı tesis edebiliriz.
* 28 Şubat’ı reddediyorum ve lanetliyorum. Ama 90 yaşındaki insanı cezaevine koymayı da reddediyorum. Hata üstüne hata yapıyoruz.
* Hataların kaynağı ayrışma. Farklılıkların kışkırtılması, sinir uçlarının kaşınması ve bunun maalesef devlet marifetiyle yapılmış olmasıdır ve bu yanlıştır. Bu yanlıştan dönmemiz lazım.