Çağımızın en büyük sorunlarından birisi olan depresyona karşı pek çok kişi antidepresan yoluna başvuruyor. Öyle ki geçtiğimiz yıl Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından paylaşılan verilere göre Türkiye’den son 3 yılda toplamda 12 milyon 272 bin kişinin reçetesine antidepresan ilaç yazılmıştı. Yakın zamanda ise antidepresan kullanımına dair önemli bir araştırma yayınlandı.
Depresyonun kaynağı, bugüne kadar pek çok kişi tarafından düşük serotonin seviyesine veya biyokimyasal dengesizliklere bağlanıyordu. Fakat Londra Üniversitesi Akademisi’nden bilim insanları, bugüne kadar yapılan araştırmaları da ele alarak gerçekleştirdikleri yeni çalışmada kabul edilenin aksine bir sonuç buldu.
“Depresyon, serotonin anormalliklerinden kaynaklanmıyor”
Bilim insanları, on yıllardır gerçekleştirilen araştırma ve kendi araştırmalarından yola çıkarak depresyonun kaynağının serotonin anormallikleri olmadığını ortaya koydu. Ekip, araştırmaları hakkında “İnsanlara bu inancın bilime dayanmadığını söylemenin zamanı geldi.” ifadelerini kullandı.
Bilim dünyasında tartışmalar başladı:
Geçtiğimiz hafta yayınlanan bu araştırmayla birlikte bilim dünyasında da büyük bir tartışma başladı. Bazı uzmanlar, yeni araştırmada ortaya konan bulguların geçersiz olduğunu savundu ve antidepresan kullanımının devamlılığından yana oldu. Bu konuda açıklama yapan, çalışmanın yapıldığı aynı kurumdan Dr. David Curtis, araştırmanın tamamen yanlış olduğunu şu sözlerle öne sürdü:
“Bu makale herhangi bir yeni bulgu sunmuyor, sadece başka bir yerde yayınlanmış sonuçları bildiriyor ve depresyonun ‘düşük serotonin seviyeleri’nden kaynaklanmadığı kesinlikle bir haber değil. Depresyonun ‘kimyasal bir dengesizlikten’ kaynaklandığı fikrinin modası geçmiş ve Kraliyet Psikiyatristler Koleji, 2019’da yayınlanan bir pozisyon açıklamasında bunun aşırı basitleştirme olduğunu yazmıştı.
SSRI antidepresanlarının serotonin düzeylerini artırması da söz konusu değildir. Yaptıkları şey, nöronların içindeki ve dışındaki serotonin konsantrasyonları arasındaki dengeyi değiştirmektir, ancak antidepresan etkileri, muhtemelen bunun bir sonucu olarak daha sonra ortaya çıkan nöronal işlevdeki daha karmaşık değişikliklerden kaynaklanmaktadır.”
Curtis, bu sözlerin ardından antidepresanın nasıl olduğu bilinmese de bir şekilde beyindeki anormallikleri düzelttiğini paylaşırken, bu savunmaya ve diğer benzer açıklamalara araştırmacı ekipten de cevap geldi. Ekipte yer alan Dr. Joanna Moncrieff, alanından gelen tepkilere şaşırmadığını, Curtis’in açıklamasına da katılarak bu teorinin akademi için yeni bir ‘haber’ olmadığını paylaştı. Fakat antidepresanın serotonin düşüklüğünden kaynaklanmadığı gerçeğinin halk için yeni olduğunu ifade etti ve halkın bu konuda bilgilendirilmesi gerektiğini söyledi.
Antidepresan kullanılmaya devam edilmeli, ancak daha dikkatli bir şekilde:
Moncrieff’a göre antidepresan ilaçlar, bu ilaçları kullanan bireyler için oldukça yararlı olabilir. Fakat araştırmacı, kullanılacaklarsa da tıp camiasının ilaçların gerçekte ne yaptığını daha iyi anlamaları gerektiğini belirtti. Ayrıca antidepresanların ‘kesinlikle’ plasebo etkisine de sahip olduğunu ifade etti.
Öte yandan araştırma hakkında yorum yapan bir diğer isim olan Dr. Michael Bloomfield, şu ifadeleri kullandı: “Antidepresan ilaçların depresyon tedavisinde yardımcı olabileceğine ve hayat kurtarabileceğine dair tutarlı kanıtlar var.”
Özetle yeni araştırma, antidepresan kullanılmaması gerektiğini öne sürmedi. Sadece bilim dünyasını bu ilaçlara karşı daha dikkatli olmaya, ilacın ‘asıl’ etkilerini ortaya koymaya çağırdı.
Türkiye, depresyonun en fazla arttığı ülke olmuştu:
Yardıma ihtiyacınız olduğunu hissediyorsanız: