Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Güvenlik Araştırmaları Merkezi Müdürlüğü tarafından düzenlen ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü Panelinin açılışına Emine Erdoğan’ın yanı sıra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanı Tuğgeneral Murat Bulut katıldı.
BAŞAK CENGİZ’İ HATIRLATTI
Emine Erdoğan, İstanbul’da samuray kılıcıyla öldürülen Başak Cengiz’e rahmet dileyerek, “Cumhurbaşkanımızla beraber, aileyi evlerinde ziyaret ettik. Bu yaşanan, öyle büyük bir acı ki; hiçbir kelime, hislerimi tarif etmeye yetmiyor.
Ondan geriye, maalesef, kalplerindeki ateşin hiç sönmeyeceği, bir aile kaldı. Gidilemeyecek bir düğün, hasreti dinmeyecek bir nişanlı ve arkadaşlar kaldı. Geleceğe dair planların, kurulan hayallerin, ilelebet yarım kalacağını bilmek, inanın içimizi çok acıtıyor. Çok sevdiği kedisi ve sokakta beslediği birçok can da bu büyük hasretten payını alıyor.
İşte, kalbi böyle iyilik ve sevgiyle dolu bir genç kızımız, hayattan kopartıldı. Bizi en çok dehşete düşüren, vicdanlarımızda hazmedemediğimiz şeylerden biri de katilin, kadınları savunmasız bulduğu için, onu seçmiş olmasıydı. Başak kızımız, hepimizin evladı, hepimizin kardeşidir. Onu ve yitirdiğimiz diğer canları unutmayacağız ve kadınlara kalkan elleri asla affetmeyeceğiz” dedi.
‘BU MÜCADELEYİ TEK CEPHEDEN VEREMEYİZ’
Erdoğan, kadına yönelik şiddetin tüm toplumların ortak sorunu olduğunu kaydederek, “Kadına yönelik şiddet, coğrafi sınırları aşan, tüm toplumların ortak sorunudur. Dolayısıyla verdiğimiz mücadele, sağladığımız her iyileşme, tüm dünya kadınlarının hayrınadır. Küresel rakamlara baktığımızda görüyoruz ki, raporlardaki istatistikler maalesef, halen aynı şeyi söylüyor.
Dünya Sağlık Örgütü ve birçok uluslararası kuruluşun, rakamlarına göre, dünyada her 3 kadından 1i, hayatlarının bir döneminde, şiddete maruz kalıyor. Yine, 15-49 yaş aralığındaki kadınların yüzde 27si, yani neredeyse 3te 1i, eşi ya da bir yakını tarafından, şiddet görüyor.
Bu rakamlar, coğrafi bölgelere ve ülkeden ülkeye, çok az farklılık gösteriyor. Dolayısıyla, dünyanın dört bir yanını saran, bir şiddet yangınından bahsediyoruz. Büyük medeniyetlerin doğduğu, topraklarında irfanın kök tuttuğu, güzel ülkemizin de bu yangından nasibini almış olması, bizi elbette derinden üzüyor.
Bu mücadeleyi, tek bir cepheden veremeyiz. Şiddeti, toplumumuzun damarlarından temizlemek için, yalnızca bir alana yoğunlaşmak, kalıcı bir çözüm getirmez. Şiddetin kökünü kurutmak, hepimizin el birliğiyle yürüteceği, çalışmalara bağlıdır” diye konuştu.
‘ÇOCUKLARIN BU VAHŞETİN İÇİNDE YER ALDIĞINI GÖRMEMELİYİZ’
Emine Erdoğan, kültürler arası etkileşimin hızla arttığına vurgu yaparak,
“Küreselleşme ve teknolojik dönüşüm, kültürler arası etkileşimi, hızla artırıyor. Bilhassa gençlerimiz, küresel bir havuzdan besleniyorlar. Sinema ve müzik gibi, insanların zihnine en hızlı tesir eden araçlar, maalesef, beraberinde, şiddet unsurlarını da taşıyor.
Hatta, şiddetin kutlanan, şiddet gösteren karakterlerin, alkışlanan modellere dönüştüğünü görüyoruz. Şarkılarda, kadınların haysiyetine, büyük saldırı saydığımız sözlerin, adeta tekerlemeye döndüğünü görmek, son derece acı.
Bununla beraber, sosyal medyada, kadınlara yöneltilen şiddet dili ise, işin mutlaka ele alınması gereken diğer bir safhası. Aslında tüm bunlar, çok önemli bir gerçeğe işaret ediyor. O da zihnimizi ve kalplerimizi, filtrelerle donatmamız gerekliliğidir.
Peki, biz bu filtreleri nereden bulacağız? Elbette kendi kültür havuzumuzdan ve manevi dünyamızdan. Kadına saygının öz değer olduğu Anadolu medeniyeti, sayfalarını tekrar tekrar okumamız gereken, büyük bir kitaptır. Toplumumuzun çekirdeği olan aile, tüm gücümüzle korumamız gereken en önemli değerimizdir.
Her şiddet vakasından sonra, ‘bu son olsun’ diyoruz. Ancak bu sonu, birbirimize kenetlendiğimiz ölçüde getirebiliriz. Kadınların televizyon haberlerinde, çaresizce maruz kaldığı şiddet sahnelerine, daha fazla şahit olmamalı, çocukların bu vahşetin içinde yer aldığını, görmemeliyiz. Uzmanlar, şiddeti görerek büyüyen çocuklara, yine şiddetin miras kaldığını söylüyor” ifadesini kullandı.
BAKAN SOYLU: 240 BİNİN ÜZERİNDE İHBAR GELDİ
Bakan Soylu ise 25 Kasım’ı 365 gün yaşayan ve kendini sorumlu hisseden bir anlayışa sahip olduklarını vurgulayarak,
“Bu çalışmalarımızı yaparken, tüm bakanlıklarımız ile Aile Bakanlığımız liderliğinde bir anlayış içindeyiz. Benim çalışmalardan gördüğüm enteresan bir şey var; bu meselede arkadaşlarımızın ortaya koyduğu birlik öyle bir sinerji oluşturdu ki. KADES; kadınlarımızın bir düğmeye bastığında kolluk kuvvetlerinin 4 dakikada yanında olacağı uygulamayı devreye aldık. 240 bin üzerinde ihbar geldi.
Aile ve Adalet Bakanlığı ile bir araya geldik. Kelepçe merkezi var. Sonuçlarının tüm bakanlıklar tarafından izlendiği, takip edildiği, buradaki kapasiteyi bine çıkardık. Yılbaşından bu yana 700 üstünde kelepçe takıldı.
Belli dönem karakola başvurmuşsa o kişinin kurduğumuz aile içi ve kadına şiddete yönelik bunları önleme büro amirlikleri var, toplam 1102 tane. Hem müdahale edecekler hem de tecrübe biriktirecekler. Bunu da sağladılar. Tüm polis amirliklerinde güven masası kuruldu. 3 bin üstünde kadın polis görevlendirildi. Karakola girdiğinde onu orada kadın polis karşılıyor” dedi.
BAKAN YANIK: ŞİDDETİ BESLEYEN KAYNAKLAR KURUTULMALI
Bakan Yanık ise bazı şiddet türlerinin farklı dinamikleri ve sebep-sonuç ilişkisine bağlı olduğunu vurgulayarak,
“Dolayısıyla kendi dinamikleri içerisinde özel olarak mücadele edilmeli. Özel yöntemler belirlenmelidir. Son zamanlarda kamuoyunda sizlerin de çokça karşılaştığımız bir tartışma biçimi var.
Efendim ‘şiddet geneldir kadına yönelik şiddet, erkeğe yönelik şiddet, çocuğa yönelik şiddet olmaz. Hepsi ile topyekun mücadele edin’. Evet, hepsi ile topyekun mücadele ediyoruz zaten. Burada sorun yok. Ancak her bir şiddet türünün biçiminin kendi dinamikleri var ve bunu dikkate almadığınız zaman her birine etkin mücadele geliştirmeniz mümkün olmuyor.
Bunlara yönelik tespitleri doğru yaptığınızda çözüm yöntemlerini de doğru oluşturmuş oluyoruz ve daha etkin, daha kısa sürede daha etkin sonuçlar alma imkanımız oluyor. Bu anlamda şiddeti besleyen kaynaklar varsa kurutulmalı, şiddeti meşru görebilen ya da mazur görülebilen algı ve zihniyetlerin dönüşümü için de ayrıca çaba harcamanız gerekiyor” diye konuştu. (DHA)