CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
AKP’Lİ CAHİT ÖZKAN’A TEPKİ
AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan’ın Enes Kara’nın intiharı ile ilgili açıklamalarına tepki gösteren Altay, şöyle konuştu:
* Türkiye yurtlarda yaşanan trajedilere ağlamaya, üzülmeye devam ediyor. Vicdanlar kanıyor. Dün gerçekten çok üzücü bir olay ile karşı karşıya kaldık.
* AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan, Enes Kara trajedisi üzerinden şu lafı edebildi. ‘Kaldığı yer yurt değildi. 3-4 öğrenci bir araya gelmişler, öğrenci evi gibi kullanmışlar.’ Bunun tam karşılığı şudur: Beyefendi iktidar partisinin grup başkan vekili, vali ve kaymakamlar da talimat veriyor. ‘Kaçak yurtlara göz yumun’ diyor. Bunun adı budur, başka bir karşılığı olamaz.
* Işık evlerinin yerini alan bir yapı örülmeye çalışılıyor. Işık evlerinin eseri 15 Temmuz hain kalkışmasıdır. 15 Temmuz hain kalkışmasında dahil olanların neredeyse tamamı, büyük çoğunluğu ışık evlerinde yetişmiş, yetiştirilmiştir.
* Şimdi ışık evlerinin yerine, bilmem ne evleri, başka bir ev düzeneği mi Ak Parti inşa ediyor merak ediyorum. Devlet gözetiminde, devlet himayesinde yeni bir ışık evleri sürecine Türkiye seyirci kalmamalıdır. Buna hiç seyirci kalmaması gereken öncelikle de Ak Parti’dir.
* Türkiye’de birçok şey var, bir şey yok: Özel yurt var, vakıf yurdu var, tarikat-cemaat yurdu var, kaçak yurt var ve bunlarda taciz var ve bunlarda tecavüz var ve bunlarda cinayet var ve bunlarda intihar var. Ne yok? Devlet yok. Bu manzarayı sürdürülebilir kılma konusunda devleti yöneten Ak Parti’nin rızası var.
* Ak Parti bu manzaranın sürdürülebilirliğini adeta teşvik ediyor. Cahit Özkan’ın dun yaptığı konuşma bunun açık bir delilidir. Bu kabul edilemez. Fakat anlıyoruz ki bu kaçak, yasadışı, denetimsiz yurtlar Ak Parti için bir kazanım, bizim için bir felaket. Bunu kabul etmiyoruz.
“SOYLU ‘DELİL ÜRETİN’ TALİMATI VERİYOR”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarını eleştiren Altay, şöyle devam etti:
* Süleyman Soylu, dün gene zırvalamış, mafyadan 10 bin dolar harçlık alan milletvekilinin adını açıklasa. Keşke Süleyman Soylu, Sezgin Baran Korkmaz’la olan ilişkisini açıklasa. 4 Aralık’ta Sezgin Baran Korkmaz’la ne konuştuğunu ve 5 Aralık’ta hangi uçakla nereye gittiğini bize söylese.
* Keşke kaçak Thodex vurguncularıyla muhabbetini kamuoyuyla paylaşsa. Fakat hayır, o yok. Şimdi Türkiye’de Ak Parti’nin bir ritüeli var, o şu: Ayıp ve kusurları örtmek için iki yol buldular, iki yolları var.
* Birincisi muhalefete kara çalmak. Biz alıştık, gülüp geçiyoruz. Bir muhalefete kara çalma dertleri var, bir de toplumu, özelde de Ak Partili olmayanları kriminalize etme yolları var. Ekonomide, insan haklarında, tarımda, sağlıkta, eğitimde, işledikleri günahları toplumu kriminalize ederek, muhalefete kara çalarak kapatamazsınız.
* Hiç boşuna bu yola girmeyin. Boğaziçi’nde pırıl pırıl çocuklarımıza terörist yaftası yapıştırdı İçişleri Bakanı. Geri alıyorum sözümü, suç işleri bakanı… Öyle diyorlar, kimse de bunu yadırgamıyor. 524 gencimiz… Nerede bu teröristler Soylu? Kirlenmeme, lekelenmeme hakkı diye bir hak var ya; masumiyet karinesi diye bir durum var.
“TERÖRİST VARSA NEDEN KULAĞINDAN TUTUP SAVCININ ÖNÜNE KOYMUYORSUN KARDEŞİM”
Terör örgütleriyle bağlantılı kişilerin İBB’de işbaşı yaptırıldığı iddialarıyla ilgili müfettiş görevlendirilmesi hakkında da açıklamalarda bulunan Altay, şunları söyledi:
* İstanbul’un acısı daha geçmemiş. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 557 terörist varmış. Daha önce söyledim, tekrar edeyim: Süleyman Soylu, sen raf elması mısın? Terörist varsa neden kulağından tutup savcının önüne koymuyorsun kardeşim, neden?
* Ve şimdi İstanbul’la ilgili devam ediyor saldırılarına, şunu yapıyor aslında: İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Soylu tarafından görevlendirilen ben yanlış bilmiyorsam 8 müfettiş var. Onlara diyor ki, delil bulun demiyor ha, ‘delil üretin’ diyor.
* Böyle Sayın İmamoğlu’na kara çalarak, iftira atarak İstanbul’da görevlendirilen müfettişlere ‘delil üretin kardeşim, delil üretin’ diyor. Tıpkı Ergenekon, Balyoz’da olduğu gibi ‘sahte delillerle insanların hayatını karartın’ diyor.
* Soylu’ya şunu söyleyeceğim: Dedikodu yapma, işini yap. Ne biliyorsan; Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu dahil, Ekrem İmamoğlu dahil, ben dahil, arkadaşlarım dahil ne biliyorsan, elinde ne belge varsa cumhuriyet savcılarına vermezsen namertsin.
* Ve ben buradan seni elinde bir belge olmadan konuşuyor sanki -bence öyle, Boğaziçi’nde bunu gördük- sen bir müfterisin, müfterisin. Böyle bir şey olabilir mi ya? Bir İçişleri Bakanı hayal kurup, belge varmış gibi ana muhalefet liderine iftira atabilir mi ya? Bu müfteriliğin daniskasıdır ve dik alasıdır.
“TÜRKİYE KELEPİR”
“Türkiye yağmalanıyor” diyen Altay, şu ifadeleri kullandı:
* Birleşik Arap Emirlikleri’nde Abu Dabi Kalkınma Holding’in başkanı ‘Türkiye’de alım yapmak için harika bir zaman’ diyor. Mealen ‘Türkiye kelepir oldu’ diyor. Türkiye kelepir olmuş, kelepir. Resmi borsa verileri üzerinden konuşuyorum: 31 Aralık 2020’de Vakıflar Bankası diye bildiğimiz resmi adı Vakıfbank’ın borsa değeri 2,5 milyar dolar 1 yıl önce.
* 12 Ocak 2022, bugün kaç lira biliyor musunuz? Vakıfbank’ın değeri 1,1 milyar dolar. 2,5 milyardan 1,1 milyara düşmüş üç kamu bankasından biri olan Vakıfbank. Halkbank farklı mı? Halkbank, 31 Aralık 2020 borsa piyasa değeri 1,9 milyar dolar, şimdi bugün 860 milyon dolar. Hale bak, yarı yarıya. Hakikaten ben Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki bu holdingin başkanına kızmıyorum. Adam doğruyu söylemiş, devlet soyuluyor.
“BANDROL VURGUNUNA SESSİZLİK VATAN HAİNLİĞİ”
* Bir örnek daha vereyim, dün İstanbul Milletvekilimiz Akif Hamzaçebi, bir Meclis araştırma önergesinin gerekçesini ortaya koydu. 22 Ocak 2020 tarihinde bandrol sistemine ilişkin iş ve işlemlerin yürütülmesi Darphane’ye devredildi.
* 18 Nisan 2020 tarihli Cumhurbaşkanı kararı ile Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü’nün işlerinin ilan yapılmaksızın, pazarlık usulüyle ihale edilebilmesine ya da doğrudan temin edilebilmesine olanak sağlandı. Bu işin Darphane’ye verilmesinden 3 ay sonra… İhale davetsiz, pazarlık usulüyle, ilansız ihale… Bu iş, bandrol işi daha önce SICPA diye bir firmaya verilmiş, yapıyor bu adam bu işi. Kaç liraya? 185 milyon TL’ye.
* Bu Cumhurbaşkanı kararından sonra Darphane bu işi DNS diye bir firmaya vermiş. Firmanın matbaası yok, bir şeyi yok. Kaça vermiş? 185 milyona yapılan işi 400 milyona vermiş. Sonra bu DNS ne yapsa iyi? Zaten adamın matbaası yok ya… Tutmuş bu işi yıllardır yapan ya da bir evvelki yıl yapan SIPCA’ya demiş ki: ‘Gel sen bunu 185 milyona bana yap.’ Bak bak bak bak, cambaza bak. 400’e alıyorum, 185’e yaptırıyorum, 215 bende. Bunun adı şerefsizliktir. Bunun adı vatan hainliğidir. Bunun adı yağmadır, soygundur, talandır.
* Ben boşuna demiyorum, aylardır söylüyorum. Bu toplum, bu topraklar bir Moğol istilasında böyle yağmalandı, bir Timur istilasında yağmalandı, bir haçlı istilasında böyle yağmalandı; şimdi de bu haramiler tarafından Timur gibi, Moğol gibi, Haçlı gibi yağmalanıyor. Ey vatandaşlarım; 400’e alıyorum, 185’e yaptırıp veriyorum, 215 milyonu cebime koyuyorum. Bunun adı ihanettir, bu yüce Yüce Divanlık bir iştir.
“ERDOĞAN, İMRALI İLE KANKA”
Altay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’ya verecek” açıklamasının hatırlatılması üzerine şunları belirtti:
* Anlaşılan çözüm sürecinden sonra beyefendi İmralı’yla yeniden temasa geçmiş. Bu ifadenin karşılığı budur. Yani İmralı’yla yeniden kanka olmuşsa, anca böyle bir bilgiye ulaşabilir. Başka türlü böyle bir çatışma, iç çekişmenin Erdoğan’a intikal etmesi, Erdoğan’ın buna vakıf olması mümkün değil.
* Soralım şimdi, nereden biliyorsun Erdoğan? Kim söyledi sana? Kim bu rahatsızlığı dile getirdi Erdoğan? Ama ben biliyorum; o koltuğu kaybetmemek için her şeyi göze almış bir Erdoğan var. ‘Papaz elbisesi giyerim’ diyen bir Erdoğan’ın, İmralı’yla yeniden kanka olmuş olmasını hiç yadırgamadım.