Neden gıdıklanırız? sorusu, insanoğlunun meraklı doğası gereği, araştırmalara sıkça konu olmuştur. İnsanlar ve diğer canlılar özellikle ayaktan, karından, koltuk altından ve çeşitli bölgelerden gıdıklanırlar. Peki, neden? Gülme krizlerine neden olan gıdıklanmak, bir süre sonra rahatsız edici sonuçlar doğurabiliyor. Araştırmalara göre ise gıdıklanmak iki kapsamda değerlendiriliyor: Fizyolojik ve psikolojik… Gelin birlikte neden gıdıklanırız öğrenelim… Bir insan gıdıklandığı zaman derinin üzerinde bulunan çok küçük olan sinir lifcikleri harekete geçmektedir. Özellikle, tüy gibi hafif nesnelerle okşanma, böcek yürümesi gibi olaylara hassas olan bu lifcikler sinyali beyne gönderir. Bu giden sinyallerin beyinde hangi bölgeye gittiği belli değildir. Beyinin bu gıdıklanma denilen hisse tepkisi ise kaşınmaya olan tepki gibi gönülsüz yapılan bir tepkidir. Gıdıklanmaya bağlı olarak oluşan kahkaha, aslında bir reflekstir. Bilim adamları bunun tam olarak nasıl işlediğini bilmiyorlar çünkü insan kendi kendini gıdıklayamıyor, bu refleks galiba şaşırtıcı bir unsura ihtiyaç duyuyor. Ancak tek nedeni bunlar sayılmaz. Psikolojik açıdan değerlendirmek de oldukça önemli. Gıdıklanma başlangıçta zevkli olabilirse de sürdürüldüğünde korku ve paniğe dönüşebilir. İnsanların daha çok gıdıklandıkları yerler, ayak altı, avuç içi ve koltuk altı gibi bölgelerdir. Bunun nedeni, buraların çok hassas bölgeler olmalarıdır. Gıdıklanma başlangıçta zevkli olabilirse de sürdürüldüğünde korku ve paniğe dönüşebilir. Bu da insanlar üzerinde fobi oluşmasını sağlar. Sonucunda ise el teması olmasa bile vücut ani olarak tepkiler verir. Antik çağda Japonlar “kusuguri-zeme” adını verdikleri gıdıklama yönetmiyle insanları öldürüyorlardı. Aynı yöntemi Adolf Hitler’in Nazi Almanyası da yaptı birçok kişi bu yöntem kullanılarak öldürüldü. Sonuç olarak gıdıklanınca gülmemizin altında yatan şey aslında büyük bir acı ve ölüm korkusu olduğu belirtiliyor.