CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir dizi ziyaret gerçekleştirdiği Şanlıurfa’da muhtarlar, STK ve meslek odaları temsilcileri ile de bir araya geldi. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:
“GENÇLERİ ANLAYIŞLA KARŞILAMAMIZ LAZIM”
“Her ülke gençleri, kendinin güvencesi olarak görür. Gençler çalıştıkça, ürettikçe, kazandıkça, düşüncelerini özgürce ifade ettikçe emin olun Türkiye’nin önünde hiçbir güç duramaz. Ama onlara o heyecanı yaşatmamız lazım. Onları ayırmamamız lazım, onlara kızmamamız lazım. Adı üstünde, ‘delikanlı’ diyoruz, arada hata yapabilirler. Kimin hatası olmadı ki? Her birimizin gençlikte de gençlikten sonra da hatalarımız oldu, eksikliklerimiz oldu. Ama gençleri daha anlayışla karşılamamız lazım. Onların taleplerine daha ciddi kulak kabartmamız ve bakmamız lazım.
“HER ÇİFTÇİ DERTLİ”
Şanlıurfa ziraatın da tarımın da başkentidir. Peki çiftçiye, ‘derdiniz var mı?’ diye soralım. Emin olun her birisi dertli. Şanlıurfalı kardeşlerim unutmasınlar, tarım stratejik sektördür. Arabanız olmayabilir, buzdolabınız olmayabilir ama günde 3 sefer yemek yemek zorundasınız, evlatlarınızın karnını doyurmak zorundasınız, hayvanınız varsa hayvanınızın karnını doyurmak zorundasınız. Beslenmek zorundayız hepimiz. O nedenle tarım bütün dünyada stratejiktir. Bütün dünya, başka bir ülkeye el avuç açmayayım diye tarıma, çiftçiye özel destek verir. ‘Üret, kazan kardeşim’ der. Bunun yapılması lazım.
“KISIR ÇEKİŞMELERLE YOLUMUZA DEVAM EDİYORUZ…”
Şanlıurfa’nın topraklarında 12 bin yıl önce medeniyet vardı. Siyasetçiler bunu farkına vardı mı? Siyasetçiler gereğini yaptılar mı? Kısır çekişmelerle yolumuza devam ettik gidiyoruz…
“BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI’NI BİZE VERİN, ÇİFTÇİYE ELEKTRİĞİ BEDAVA VERECEĞİZ”
2.5 milyon taşlı toprak var sulanmayan. Taşlar ayıklanmadıkça ekilmiyor. Çiftçinin en büyük sorunlarından birisi elektrik. Ödeyemiyor elektrik faturalarını. Benim Şanlıurfa’ya bir sözüm olsun: Yerel yönetimler geldiğinde bize, Şanlıurfa’nın Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı verin, elektriği bütün çiftçilere bedava vereceğiz. Sadece bedava vermeyeceğiz. Aynı zamanda elektrikten de kazanacak. 2.5 milyonluk taşlı, kullanılmayan araziyi güneş tarlalarıyla donatacağız. 2.5 milyonluk dönüm üzerindeki güneş tarlalarını çiftçilerle beraber yapacağız. Onlar da ortak olacaklar. Oradan kar elde edecekler.
“MİLYONLARCA KİŞİNİN İŞ BULMASI MI, BÜTÜN PARAYI BİR KANALA HARCAMAK MI DAHA GÜZEL?”
Düşünebiliyor musunuz, ne imkanlarımız var! Bu imkanları hayata geçirebilmek için önce bu toprakları sevmek lazım. Önce ülkeyi sevmek lazım. Önce aklı, bilimi, uygarlığı öne koymak lazım. Böyle bir imkan var, niye böyle bir imkanı şimdiye kadar kullanmıyoruz? Şu soruyu bütün kardeşlerimin kendine sormasını isterim: Kanal İstanbul mu çok önemli yoksa burada güneş tarlaları kurup, güneş enerjisini alıp tarımı Ortadoğu’nun en güzel merkezi haline getirmek mi çok daha güzeldir? Milyonlarca kişinin iş bulduğu ortam mı güzeldir, yoksa bütün parayı alıp bir kanala harcamak mı güzeldir?
“’DIŞ GÜÇLER’ DİYE ŞİKAYET ETME HAKKIMIZ YOK”
Türkiye’nin yeni bir yol haritasına ihtiyacı var. Kavgadan uzak, devleti bilen, tanıyan, sosyal devletin ne olduğunu bilen, üretimin ne kadar değerli olduğunu bilen, üreten bir ülkenin dünyada saygınlığının olduğunu bilen. Katma değeri yüksek ürün üretebilmek için gençlerini seferber eden, üniversitelerini seferber eden bir yönetim anlayışına ihtiyacı mı var. Bunu yaptığınız zaman Türkiye bölgesinde de, dünyada da saygınlık kazanır. Bizim, ‘dış güçler’ diye şikayet etmeye hakkımız yok. Kardeşim sen önce kendine bak! Kendin dik olacaksın. Her ülke başka bir ülkeyi sömürmek isteyebilir. Ama sen üretirsen, kazanırsan, ihracat yaparsan güçlü olursun, kimsenin önünde diz çökmezsin, kimseye yalvarmazsın, ‘ben mağdur oldum’ demezsin.
“İYİ POLİTİKACI YOK”
Ekonomin güçlüyse korkmayacaksın. Zaten ekonomi güçsüzse sorunumuz var. Soracağız o zaman; ‘bizim ekonomi niye güçsüz?’ İnsan desen var, üniversite desen var, güneş desen var, su desen var, her şeyimiz var. Niye bizim ekonomimiz güçsüz? Her alanda yetişmiş insanımız da var. En iyi doktorlar bizde, en iyi mühendisler bizde, en iyi sanayiciler bizde, en iyi esnaf bizde. Her şeyin en iyisini bulmak mümkün. Dünyanın pekçok ülkesinde Türk bilim insanlarının ne kadar büyük başarılara imza attığını biliyoruz hepimiz. Eksiğimiz ne? İyi politikacı yok… Eksiğimiz o. Siyaset köşeyi dönme aracı değildir. Siyaset cebi doldurma aracı değildir. Siyaset, kişinin kendisini vatandaşa ve ülkesine vakfetmesi demektir. Siyaset, kişinin kendisini değil ülkesini düşünmesi demektir.
“YENİ BİR SİYASET ANLAYIŞINI GETİRMEK ZORUNDAYIZ”
Allah’ın izniyle bunların (sorunların) tamamını tereyağından kıl çeker gibi çekeceğim ve kurtaracağım Türkiye’yi. Kurtaracağız beraber. 84 milyonu, Londra’daki bir avuç tefeciye mahkum etmek bize yakışmaz. Yeni bir siyaset anlayışını getirmek zorundayız. Ahlaklı bir siyaset anlayışını getirmek zorundayız.
“BÜTÜN TOPLUMLA HELALLEŞECEĞİZ”
Aynı zamanda sizlerle helalleşmeye de geldim. Gelmedik, sofranıza oturmadık. Çayınızı, kahvenizi içmedik. Derdinizi dinlemedik. Caddelerde, sokaklarda gezmedik. Güzel türkülerini dinlemedik. Ankara’da oturduk, tumturaklı beyanlar, tumturaklı nutuklar attık, dedik ki, ‘Niye bize oy vermiyorsunuz?’ Niye versin ki… Gel kardeşim önce bir dinle… Bir derdini dile bakalım nedir bu kişinin derdi. O nedenle kabahat bizim, kusur bizim. O nedenle Şanlıurfa’ya helalleşmeye geldim. Bütün toplumla helalleşeceğiz. Eksiğimiz var mı? Var. Hatamız var mı? Elbette var. Hatayı kabul etmek erdemdir. Eksiği kabul etmek erdemdir. Yeni bir yol haritası çizmek zorundayız. Dünyaya yeniden farklı gözlüklerle bakmak zorundayız. Adaleti getirmek zorundayız.”