İzmir’de 30 Ekim 2020’de 117 kişinin hayatını kaybettiği depremin ardından İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında 10’u tutuklu 29 kişi hakkında 5 ayrı iddianame hazırlandı. Depremin ardından tamamen yıkılan Rıza Bey Apartmanı ile ilgili iddianame, İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilerek dava açıldı.
Yıkılan Rıza Bey Apartmanında 36 kişinin hayatını kaybetmesi, 17 kişinin de yaralanması nedeniyle haklarında “bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan dava açılan 3’ü tutuklu 9 sanığın İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığı davaya verilen aranın ardından devam edildi.
10 yıl öncesini hatırlamadığını ifade eden tutuksuz sanık İ.A., depremde torununu kaybettiğini söyleyerek, “2005 yıllarında apartmanda yöneticilik yapmış olabilirim. Tam olarak tarihi hatırlamıyorum. Yöneticilik yaptığım yıllarda apartmanda herhangi bir tadilat yapmadık” dedi.
“OĞLUM 1 SENE ÖNCE BU SALONLARDA AVUKATLIK YAPIYORDU”
Avukat olan eski eşi ve oğlunu depremde kaybettiğini söyleyen F.M., “Oğlum babasıyla birlikte o apartmanda kiracıydı. Okutup avukat yaptıktan sonra babasıyla birlikte depremde vefat etti. Depremden 2 saat önce işe uğurladığım oğlumu, depremden 4 gün sonra morgda teşhis ettim. Oğlum 1 sene önce bu salonlarda avukatlık yapıyordu, şimdi ise mezarda” diyerek tüm sorumlulardan şikayetçi olduğunu söyledi.
“ADLİYE BİNASINDA BİLE GÜVENDE DEĞİLİZ”
Depremde yeğenini kaybettiğini söyleyen Z.Ş. ise, “Ateş düştüğü yeri yakıyor. Biz 1 senedir her gün ağlıyoruz. Sorumluların cezalandırılması, bundan sonraki sorumlular için önleme anlamına gelmektedir. Bayraklı havzasında çok katlı yapılaşmaya izin veren herkes bu olayda sorumludur. Şu an içerisinde bulunduğumuz adliye binasında bile Bayraklı havzasında olduğu için güvende değiliz” dedi.
“APARTMANA YÜK BİNDİRİCİ NE KADAR İŞLEM VARSA YAPILDI”
Depremde eşini kaybedip, kızına ise 91 saat sonra kavuştuğunu anlatan U.G., “Binada bulunan diş kliniğinin usulsüz olarak açıldığını düşünüyorum. Burada birçok tadilat oldu ama hiçbir izin alınmadı. Apartman yöneticisi ücret aldığı için ‘Ben ücret almadan yaparım’ dedim ancak beni yönetici yapmadılar. Binanın altında bulunan dükkanlara ara sıra sohbet eder gibi girip kontrol ederdim. Hiçbir kolon kesme izine rastlamadım. Her şeyin bir ömrü vardır. Binanın da yapılan tadilatlardan dolayı çok yıprandığını düşünüyorum. ‘Mantolama yaptıralım’ dediler. Mantolama çok maliyetli olduğu için binayı yıktırıp yeniden yaptırmayı önerdim ama kabul etmediler. Apartmana yük bindirici ne kadar işlem varsa yapıldı. 2012 yılında belediyeden verilen raporda ise binanın inceletilmesi gerektiği yazıyordu” diye konuştu.
“BU DURUMUN İBRET OLMASI GEREKİYOR”
Rıza Bey Apartmanında 2 evladını kaybettiğini söyleyen anne N.T., 2012’de meydana gelen depremin ardından Özkanlar Mahallesi’nden, daha sağlam olduğunu düşündükleri Atatürk Mahallesi’ne taşındıklarını ifade ederken, baba R.T. ise, “Çocuklarım halalarının evinde göçük altında kaldı. Depremin üzerinden 385 gün geçti ancak bizi ifadeye çağıran olmadı. Ben kendi girişimlerimle şuan buradayım. Zemini müsait olmayan bir alana nasıl bina yapım izni verilir? Buna izin verenlerin de yargılanmasını istiyorum. Eve gittiğimizde çocuklarımız yok ama gözümü kapatınca onları görüyorum. Evlatlarımız bir anda yok oldu. Bu durumun ibret olması gerekiyor. Gerekirse burada devlet de yargılanmalı ki aynı hatalar tekrar yapılmasın” dedi.
“KLİNİKTEN GELEN TADİLAT SESİNDEN EVİM SARSILIYORDU”
Depremde ikiz çocuklarını kaybettiğini hatırlatan T.B. ise, “Apartmanda daha önceki depremde meydana gelen çatlaklar için epoksi işi yapıldı. Binanın çürük olduğu yönünde bir şey söylenmedi bize. Apartman eski bir apartman olduğu için herkes tadilat yapıyordu. Epoksi yapıldıktan sonra apartman güven veriyordu bize. 7-8 büyüklüğünde depreme dayanıklı olduğunu düşünüyorduk. Apartman, civardaki apartmanlara göre eski olduğu için kentsel dönüşüm konuları konuşuldu. Bina 8 kattan 7 kata düşeceği ve geriye çekilip küçüleceği için kentsel dönüşüme başvurulmadı” dedi.
Pandemi sürecinde evden çalıştığı sırada alt katta açılacak diş kliniğinden gürültüler geldiğini söyleyen T.B., “Klinikten gelen tadilat sesinden evim sarsılıyordu. Evde telefonla bile görüşemiyorduk. Çok ciddi bir tadilat yapılıyordu. Yöneticiye durumu söylediğimde bir sıkıntı olmadığını söyledi” ifadelerini kullandı.
“DİŞ KLİNİĞİ SAHİBİ TADİLATI İTİRAF ETTİ”
Apartmanda bulunan diş kliniğinde çalışan eşini depremde kaybettiğini söyleyen O.E., “Evladım annesiz kaldı. Bu acıyı yaşayan bilir. Diş kliniği sahibi bize taziyeye geldiğinde tadilat yaptıklarını kendisi itiraf etti. ‘Binanın çürük olduğunu bilseydim o kadar masraf edip tadilat yapmazdık’ dedi. Suçu olan herkesten şikayetçiyim” dedi.
“SANIKLARI DARAĞACI KURUP ASSANIZ BİZİM İÇİN YİNE DEĞERİ YOK”
Depremde 2 evladını, 2 yeğenini ve annesini kaybettiğini söyleyen H.B.Y., “Rıza Bey Apartmanı davası çok önemli bir davadır. Burada tüm insanlığı ilgilendiren bir dava görülüyor. Tüm kaygımız, bu acıyı başka kimsenin yaşamaması. Sanıkları darağacı kurup assanız bizim için yine değeri yok. Bizim acımız hiç geçmeyecek. İlahi adalet sağlanana kadar bu davanın takipçisi olacağım. Hem bu dünyada hem ahirette sorumlulardan hesap soracağım” diye konuştu.
“VİCDANEN RAHATIM”
Bornova-Bayraklı bölgelerinde 30 kadar bina yaptığını ancak sadece Rıza Bey Apartmanı’nın yıkıldığını ifade eden tutuklu sanık, binanın müteahhidi Hasan Hüseyin Özkan, “Alt katta iki dükkan birleştirilmiş. Bir duvar, perde beton vazifesi görür. Diş kliniğinde yapılan tadilat anlatıldı. Bu binayı yaptığımda toprak çok yumuşak dedim ama bir eksik olmadan ona göre yaptık. Binayı teslim ettikten sonra dışarıdan müdahale hakkım yok. O kadar bina yaptım bir eksik malzeme kullanmadım. Ben 71 yaşındayım ve suçum olmadığı için tahliyemi istiyorum. 13 aydır buradayım. Vicdanen rahatım ama bu olaydan dolayı çok üzgünüm” dedi.
Binanın projesini 1975 yılı deprem yönetmeliğine göre hazırladığını söyleyen tutuklu sanık binanın statik betonarme proje müellifi T.P., “Bu bina bugün yapılmış olsa projeyi bugünkü yönetmeliğe göre hazırlardım. İnşaatı kontrol için bir kez gidilmez. Bir katın betonu dökülürken 5 defa gitmek gerekir. Kontrol için 100 defa inşaata gidilmesi gerekir. 2003 ve 2005 depremlerinin Rıza Bey Apartmanında oluşturduğu etkiler de var. Bu depremler Rıza Bey Apartmanını çok farklı etkilemiş olabilir. Dükkanlarda duvarlar yıkılarak yeni duvarlar örülmüş. Bunlar da sistemi bozar” diyerek suçsuz olduğunu söyleyerek, tahliyesini talep etti.
Genç ve tecrübesiz olduğu için binanın projesine formalite için imza attığını söyleyen tutuklu sanık binanın mimarı Ali Serdar Bayram, “Bu imzadan dolayı maddi bir kazanç sağlamadım. Suçum olmadığı için tahliyemi talep ediyorum” dedi.
Duruşma savcısı, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerini devamına karar verilmesini talep etti.
Mahkeme heyeti, binanın statik betonarme proje müellifi T.P.’nin tahliyesine diğer sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için davayı erteledi. (İHA)