‘Vergi, Dolandırıcılık ve Belgede Sahtecilik Suçları’ konulu Bölgesel İçtihat Forumuna Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ali İhsan Öztekin, İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Öztürk, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Başsavcısı Bestemi Tezcan, Yargıtay üyeleri, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Komisyon Başkanı İdris Kizir ve ceza dairesi başkanları, cumhuriyet savcıları, İzmir Emniyet Müdürü Mehmet Şahne, İzmir Ticaret Odası Başkanı ve İzmir Ekonomi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Mahmut Özgener, tetkik hakimleri ve akademisyenler katıldı.
4 oturum şeklinde yapılacak forumun birinci ve ikinci oturumuna Yargıtay Birinci Başkanvekili ve Ceza Genel Kurulu Başkanı Eyüp Yeşil, üçüncü oturumuna Yargıtay 11inci Ceza Dairesi Üyesi Gökhan Karaburun ve dördüncü oturumuna ise Yargıtay 11’inci Ceza Dairesi Üyesi Mehmet Reşat Koparan başkanlık yapacak. Forumda vergi, dolandırıcılık ve belgede sahtecilik suçlarına ilişkin sorunların adalet politikaları, yargı yönetimi ve yasal düzenlemeler çerçevesinde değerlendirilip Yargıtay içtihatları ile öğreti görüşleri tartışılacak.
‘YARGITAYIN GÖREVİ İÇTİHAT BİRLİĞİNİ SAĞLAMAKTIR’
Forumda yaptığı konuşmada Yargıtay’ın temel iki görevine dikkati çeken Akarca, “Yargıtayın hukuki denetim yapmak ve hukukun tüm ülkede eşit şekilde uygulanmasını sağlamak gibi iki temel işlevi vardır. Yargıtayın en önemli görevi; topluma karşı en büyük sorumluluğu, hukuki güvenliği, kanun önünde eşitliği ve hukuki öngörülebilirliği sağlamak amacıyla içtihat birliğini gerçekleştirmektir.
Bugün Yargıtay’ın içtihat birliğini sağlamaya yönelik çalışmalarının önemli bir bileşeni olan bölgesel içtihat forumunu gerçekleştirmenin heyecanını ve mutluluğunu yaşıyoruz. Gerçekleştirilen bilgi ve deneyim paylaşımının bir sonucu olarak isabetli karar oranı yükselir, yargılama süreleri kısalır, iş yükü azalır ve halkın yargı sistemine olan güveni de artar.
İlk derece ve bölge adliye mahkemelerinin cumhuriyet savcıları ve hakimleri ile Yargıtay daire başkan ve üyelerinin bir araya gelerek içtihatları ilkesel düzeyde tartışması, hiç şüphe yok ki adli kalitenin yükselmesine de katkı sağlayacaktır” dedi.
‘VERGİ SUÇLARINDA BOZMA ORANI DİĞER SUÇLARDAN İKİ KAT FAZLA’
Vergi suçları ile ilgili bozma kararlarına değinen Akarca “Kamu giderlerinin karşılanmasının ana kaynağı vergidir. Toplanan vergiler yoluyla sağlanan mali kaynak sayesinde kamu ihtiyaçları karşılanır.
Bu nedenle vergilerin zamanında ve tam olarak toplanması hem devlet ve toplum düzeninin devamı hem de vergi yükünün dengeli ve adil dağıtılması bakımından önemlidir. 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun çeşitli hükümlerinde vergi suçları özel olarak düzenlenmiş ve cezai yaptırımlar öngörülmüştür. Bu nedenle vergi suçları adalet, ticaret, mali ve kamu yönetimi gibi farklı alanlara sirayet eden çok boyutlu bir olgudur.
Ticaret hayatına ve ekonomik düzene etkileri ile soruşturma ve kovuşturma usulünün Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen suç tiplerine göre farklılık göstermesi gibi hususlar dikkate alındığında, vergi suçlarının ayrı bir uzmanlık konusu olduğu açıktır. Vergi suçlarına ilişkin kararların temyiz incelemesi sonucunda, 2017de yüzde 70, 2018de yüzde 77, 2019’da yüzde 62, 2020de yüzde 70 oranında bozma kararı verilmiştir.
Yargıtay Ceza Daireleri’nin, 2020 yılında verdikleri bozma kararı oranının yüzde 30 olduğu dikkate alındığında, vergi suçlarında bozulan dosyaların oranının diğer suçlara göre iki kattan daha fazla olduğu söylenebilir. Bu durum da adli kalite bakımından konunun ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır” diye konuştu.
‘TEKNOLOJİK GELİŞMELERE KARŞI YENİ MEKANİZMALAR OLUŞTURULMALI’
Teknolojik gelişmelerle birlikte sahtecilik ve dolandırıcılığa yeni boyutlar eklendiğinin altını çizen Akarca, bunlara uygun içtihatlar geliştirilmesi gerektiğini söyledi. Akarca, “Bu konudaki güncel gelişmelerin ve yeni suç işleme yöntemlerinin ele alınması, hukuk sisteminin günün ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalmaması bakımından kritik önem taşımaktadır.
Sosyal yaşamdaki değişimin hızı, teknolojik gelişmeler nedeniyle gün geçtikçe artmaktadır. Ceza hukuku bu değişimlere cevap verebilecek şekilde yeni suç tanımlarını yapmalı, toplumu suça karşı koruyabilmeli ve değişimleri zamanında algılayabilecek hassas mekanizmalar oluşturmalıdır. Kanunlar çerçevesinde günün ihtiyaçlarına cevap verebilecek yorumlarla toplumsal düzeni ve sosyal barışı teminat altına alan içtihatlar geliştirilmelidir.
Dolandırıcılık ve belgedeki sahtecilik suçları uygulamada en sık karşılaşılan suçlar arasında yer almaktadır. Bu suçlara ilişkin içtihatların doğru bir şekilde bilinmesi ve takip edilmesi, büyük sayılara ulaşan davaların da doğru bir şekilde sonuçlandırılması anlamına gelir” ifadelerini kullandı.
‘YARGITAY İÇİN TARİHİ FIRSAT SUNULMUŞTUR’
Yargıtay’ın son yıllarda çok önemli yapısal reformlar gerçekleştirdiğini belirten Mehmet Akarca, şunları söyledi:
“Şu an en önemli önceliklerimizden biri; adli kalitenin arttırılmasıdır. Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçmesinin de etkisi ile Yargıtay’ın iş yükünde meydana gelen azalma, Yargıtay’ın asli görevi olan içtihat tutarlılığının güçlendirilmesi bakımından bize tarihi bir fırsat sunmuştur. Tüm Yargıtay camiası olarak bu tarihi fırsatı en iyi şekilde değerlendirmenin heyecanını yaşıyoruz.
Yargıtay içinde uygulamaya başladığımız Dosya İzleme Sistemi’ni detaylandırarak kalite standartlarımızı her geçen gün yükseltiyoruz. Hukuk dairelerinin ortalama temyiz süresi, 2020 yılında Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerin ortalamasının altına düşmüştür. Ceza daireleri bakımından da 2023 yılında aynı sonuca ulaşacağımızı düşünüyorum. Uluslararası alanda mahkemelerin performansını ölçmeye yönelik göstergelerin bir kısmını da ölçme ve değerlendirme sistemimize dahil ettik.
Bu şekilde şeffaflık ve topluma karşı hesap verebilirlik bakımından da ilerleme sağladığımızı söyleyebilirim. Gururla ifade etmek isterim ki; Türkiye Cumhuriyeti Yargıtay Başkanlığı, Yargıtay içtihatlarının erişime açılması için 5 milyondan fazla kararını şu ana kadar erişime açmıştır. Bu konuda kişisel verilerden arındırmak suretiyle büyük bir çaba içerisindeyiz. Ancak bunu yeterli görmüyoruz. İçtihatları gerçekten de en önemlilerinin ön plana çıkarılarak uygulamacılara ışık tutması bakımından da gerekli veri tabanı ve altyapı çalışmalarımız teknik düzeyde sürmektedir.”
GENELLİKLE SAHTECİLİK VE VERGİ SUÇLARIYLA KARŞI KARŞIYA KALIYORUZ
İzmir Ekonomi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Mahmut Özgener ise vergi suçlarının uzmanlaşmış bir ihtisas mahkemesinde görülmesinin veya bu konuya farklı bir çözüm bulunması gerektiğini söyledi. Özgener, şöyle konuştu:
“İş dünyası olarak belgede sahtecilik ve vergi suçlarıyla bazı durumlarda eylemin iki tarafı, hatta 3’üncü tarafı olarak karşı karşıya kalabiliyoruz. Genellikle sahte fatura veya naylon fatura iddiasıyla ilgili vergi daireleri tarafından ihbar üzerine veya savcılık birimlerince resen soruşturma yapılıyor. Hatta naylon fatura/sahte faturayı kullanan tarafla iş yapan ticaret erbabı da vergi dairelerinin kod liste uygulamasına muhatap olabiliyor.
Bunun sonucu idari olarak maalesef bazı haksız uygulamalar da ortaya çıkabiliyor. Yasanın karmaşık ve teknik yönü, ağır yapısı, ceza yargılamasında suç ve cezanın şahsiliğine uygun olarak gerçek sorumlunun tespiti açısından, Türk Ticaret Kanunu’nun ve benzeri mevzuat hükümlerinin de koordineli olarak bilinmesini gerektiriyor. Tabii ki her suç için ayrı ihtisas mahkemesi kurulması mümkün olmaz ancak buradaki mağduriyetlerin ağırlığını değerlendirdiğimizde genel mahkemelerin çok sayıda suç tipine bakıyor olması ve iş yoğunluğu göz önüne alındığımızda uzmanlaşmanın gerekli olduğuna inanıyoruz” dedi.
Konuşmaların ardından Özgener, Akarcaya hediye takdiminde bulundu ve hatıra fotoğrafı çekildi. (DHA)